1701 yılında New Yorklu zengin bir tüccar ve armatör, tüm saygınlığına ve zenginliğine bir anda veda ederek korsanlık faaliyetleri sebebiyle idama mahkûm edildi!
William Kidd, ya da ileride alacağı adıyla Kaptan Kidd, farklı rivayetler olsa da son belgeler ışığında Ocak 1945’te İskoçya’nın Dundee şehrinde doğdu. Babasının ölümünün ardından 1951 yılında İngiliz kolonisi olan New York’a götürüldü ve burada yetişti. Gençliğinde dönemin popüler faaliyetlerinden olan korsanlık yapmaya başladı. 1689 yılında Jean Fantin komutasındaki korsan gemisinde Karayipler’de gemi yağmalarına ve soygunlara katılan Kidd, mürettebatın desteğiyle kaptanı devirerek yeni kaptan oldu. Geminin adını “Blessed William” olarak değiştirdikten sonra Hint Okyanusu, Karayipler ve Kuzey Amerika denizlerinde korsanlık faaliyetlerinde yüklü ganimetler elde etti.
O dönemin korsanları, başarılı geçirdikleri birkaç korsan saldırısında elde ettikleri ganimentlerin ardından ya çıkan af yasalarından faydalanarak hayatlarına tüccar olarak devam ediyordu ya da kazandıkları bu serveti günlük olarak savurup bir meyhanede beş parasız ölümü bekliyordu.
Devlet adına da birkaç kez deniz haydutluğu yapan Kidd, aynı zamanda devletten hizmet ödülü almış bir deniz haydutuydu. Bu nedenle korsanlık faaliyetlerinden dolayı affedilmesi daha kolay oldu ve Kidd, af kanunlarından faydalanarak korsanlık faaliyetlerini bıraktı ve hayatına tüccar olarak devam etme kararı aldı.
1691 yılında daha önce iki kez evlenip boşanan Sarah Bradley Cox Oort isimli varlıklı bir New Yorklu kadınla evlendi. Kendisinin ve karısının serveti ile kısa sürede New York’un en tanınmış tüccar ve armatörlerinden biri oldu.
Bu sırada tüm Avrupa’da Dokuz Yıl Savaşları sürüyordu. Avrupa’da güçlenen Fransa’ya karşı Kutsal İttifak’ı oluşturan İngiltere, Hollanda, İspanya, Kutsal Roma İmparatorluğu ve Savoy Devleti arasında süren bu savaşta finansal olarak zor durumda olan İngiltere’ye kaynak yaratma arayışı başladı.
İngiltere Kralı III. William tarafından verilecek bir izin belgesi ve ülkenin önde gelen tüccarlarının finansal desteğiyle Hindistan’a gönderilecek gemiye kaptan aranıyordu. Bu görev için güvenilir olmasının yanında eski bir korsan olmasıyla da Kidd öne çıktı. Kidd’e yapılan teklifte, İngiliz Kraliyeti Hint Okyanusu’nda Fransız gemilerine yapılacak baskınlardan elde edilecek soygundan %10 pay alacaktı. Geri kalan ganimetin %60’ı finansörlere, %15’i ise Kidd ve ona bu projeyi getiren Robert Livingston arasında paylaştırılacaktı. Ganimetin kalan kısmı ise gemi mürettabatı arasında bölüştürülecekti.
İlave olarak Kidd, başlangıç sermayesinin %20’sini karşıladı (1.500 Sterlin) ve seferin sonunda finansörlere minimum 20.000 Sterlin geliri garanti etti.
Başarılı bir eski korsan ve varlıklı bir yeni tüccar olan Kidd’in şartları ağır olan ve geliri garanti olmayan bu anlaşmayı kabul etmesinde rasyonel bir sebep olmasa da Kraliyetin emriyle bu işe girme duygusu ve milliyetçilik hislerinin ağır bastığı söylendi.
1696 yılında sefere çıktıktan kısa süre sonra mürettebatın bir kısmını uluslararası sulardaki çatışmada kaybeden Kidd, yeni topladığı mürettebata ganimetten daha yüksek pay teklif etmek zorunda kaldı. Buna göre ganimetin %60’ı gemi mürettebatının olacaktı. O günlerde bu oran normal olsa da bu Kraliyet ve finansörler ile yapılan anlaşmanın bozulması anlamına geliyordu. Kidd, minimum 20.000 sterlinlik şartı sağlamak için daha fazla gemiyle saldırmaya başladı.
İki Fransız gemisinden 50.000 Sterlin ganimet elde edildi ancak Kidd’in gemisinin Hint Okyanusu’nda bu kadar agresif olması dönemin en büyük şirketi İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası’nın Hindistan ve Hint Okyanusu’ndaki faaliyetlerine ve gelirlerine zarar vermeye başladı.
İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, dönemin en güçlü ve en kapsamlı lobisine sahip olduğu için Londra’da Kidd aleyhine hızlızca yakalama kararı çıkartıldı. Kidd’in finansörleri ve Kraliyet bu lobi karşısında halk tepkisinden korktukları için Kidd’i savunacak ya da koruyacak bir şey yapamadılar.
Bu sırada Kidd, herşeyden habersiz Hint Okyanusu’nda saldırılara devam etti ve bir yandan da mürettebatın bir kısmını iskörbüt ve kolera gibi rahatsızlıklarla kaybetti.
Durumdan haberi olduğunda ise Kraliyetin koruması altında olduğunu düşünerek ve olayları açıklığa kavuşturmak için ülkesine geri döndü ancak ani bir kararla tutuklandı ve Mayıs 1701’de idam edilerek cesedi Thames Nehri’nde diğer tüm korsanlara ibret olması için uzun bir süre sergilendi.
Kendisini idamdan kurtarabilecek ve görevli olduğu projenin detaylarını içeren belgeler ise ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra yayınlanabildi.
İçinde kendi hikayesine de değinilen ve Korsanlar'ın Modern Dünya Tarihi ve Ekonomisi'ndeki yerini anlatan kitap incelemesini "buradan" okuyabilirsiniz.
Bu yazıyı sosyal medyada paylaşmak için ekranın solundaki sosyal medya araçlarını kullanabilirsiniz.
